Bu sezon çalışmalar 15 Temmuz - 15 Ağustos 2005
tarihleri arasında 30 kişilik bir ekiple, iki etap olarak
yürütülmüştür. Çalışmalarımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü’nün, zamanında izin verip, N. Doğan’ı temsilci ataması
sayesinde zamanında başlayabilmiştir. Bu olumlu yaklaşımlarından
dolayı çok müteşekkiriz. Bu yıl da, Akdeniz Üniversitesi Araştırma
Projeleri Birimi, gereken tüm ihtiyaçları bir proje kapsamında
karşılamış; yine Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma
Enstitüsü (AKMED) projemize destek olmuş ve bu çerçevede bir çok
önemli giderimizi karşılamış; Fransız üyelerimizin yol ve konaklama
ücretleri Fransız Arkeoloji Enstitüsü tarafından; Alman üyelerimizin
giderleri Mannheim Üniversitesi tarafından karşılanmıştır. Genel
Müdürlüğümüze, Akdeniz Üniversitesi’ne, AKMED’e, Fransız Arkeoloji
Enstitüsü ve Mannheim Üniversitesi ile Winckelmann Kurumu’na ve
özellikle öğrencilerimize tüm ekip adına çok teşekkür ediyoruz.
I. Etap Çalışmaları:
Çevre Araştırmaları (N. Çevik, S. Bulut, İ. Kızgut, E. Akyürek)
Neapolis Çiftlikleri:
Neapolis’e ulaşımı sağlayan orman yolu kenarında 3 adet çiftlik
tespit edilmiştir. Bunlardan biri oldukça geniş bir alana yayılmış
olup kalıntılar arasında bir değirmen taşı göze çarpmaktadır. Alan
içinde blok taşlardan yapılan bir mezar dikkat çekicidir. Diğer bir
çiftlik kalıntısı Boncuklu Kilise mevkiindedir. Erken Bizans
Kilisesi’nin güney bitişiğinde başlayan çiftlik kalıntıları
arasında, dağınık durumda bir işlik ile oldukça nitelikli taş
işçiliğine sahip çok sayıda konut kalıntısı bulunmaktadır. Bu
alandaki son çiftlik ise Çiftlik I’in kuzey yakınlarındadır. Çok
sayıda konut kalıntısının yanısıra bir de mezar vardır. Konutlardan
birinin içinde büyük bir ağırlık taşı bulunmaktadır. Mezar, bir
oda-podyum ve üzerinde lahit yerlerinin izlerini barındırmaktadır.
Palamut Düzü:
Neapolis’in, kuzeyindeki falez düzlüğündedir. Uzun yıllar önce
yangın sonrasında tespit ettiğimiz, 1998’de de ön incelemeler
yaptığımız alanda, eksik kalan işler tamamlanmıştır. Kalıntılar,
doğu-batı yönünde uzayan geniş bir düzlük üzerinde bulunmaktadır.
Manastırın batı tarafında ise 20-25 evden oluşan bir kalıntı grubu
yer alır. Bazıları 3-4 oda ve avludan oluşan evlerin birçoğ unda
armut formlu sarnıçlar ve çeşitli işlik elemanları na rastlanmıştır.
Ev komplekslerinin tek tek planları çizilmiş, ayrıca bütün
yerleşmenin kroki olarak planı çıkartılmıştır. Roma Dönemi’ne
ilişkin olarak tepenin kuzeydoğu ucunda, kilisenin kuzey yakınında
kayalıklar üzerinde 3 adet khamosorion ve kayalıklara açılan bir
giriş tespit edilmiş olmasına karşın yerleşimde dönemin kesin bir
profili çizilememektedir. Palamut Düzü’ne ıkmadan önce tepenin
eteklerinde Roma Dönemi çiftlik kalıntıları bulunmaktadır.
Kartın Pınarı Yerleşimi (E. Akalın, B.
Özdilek, H. Kan):
Yerleşim,
Doyran Köyü’nün 2.3 km. kuzeybatısındaki tepenin kayalık cephesi ve
üzerindeki alanda yoğunlaşır (Res. 1). Tepenin kuzeybatısında
bulunan alçak tepede konut kalıntıları ve bölgenin en nitelikli
lahdi vardır. Kartın Pınarı merkez yerleşimi üç yandan ortalama
10-15 m. yüksekliğinde kayalık cepheye sahiptir. Kayalık güneydoğu
uzun cephenin ortasından çoğunlukla ana kayadan oyulan, orijinal
haliyle korunmuş hibrid yapı kalıntıları görülür. Bunlar akropolün
girişi ön ve yanları nda bulunan ilk yapılardır. İki katlı bu
yapıların öne doğru da –bugün çok izlenemeyen– duvarlarla
tamamlandığı izlenir. Tepenin ön uzun yüzüyle orman yolu arasında
kalan düzlük nekropolde 10 adet, tahrip olmuş lahit, orman yolu
boyunca yan yana sıralanmıştır. Lahit sırasının güneybatı aşağısında
ana kayaya oyulu nişlerle düzenlenmiş bir ölü kültü alanı görülür.
Kartın Pınarı güney alanındaki lahdin ön yüzü
tamamen bezenmiştir. Tabula ansatanın iki yanında mızraklı kalkanlar
yer alır. Soldaki kalkan içinde bir erkek büstü, sağdakinde iki
erkek büstü bulunur. Önyüzün iki kenarı ndan üzüm salkımlı asma
dalları yükselir. Üst frizde sol ve sağ yanlarda ikişer grup halinde
girland tutan, eroslar bulunur. Frizin ortasında bir çift öküz ve
önünde taburede oturan bir adamla karşısında duran başka bir adam
bulunur. Alt frizde ise vahşi hayvanlar ve av sahnesi vardır. Avını
parçalayan dağ aslanları ve aralarında mandalar yer alır. Lahdin yan
yüzlerinde de yine kalkanlar bulunur. Lahit, defineciler tarafından
podyumunun içine düşürülmüştür. Lahdin hemen yakınında görülen kemer
parçalarından, mezarın bir kemer içinde yer aldığı anlaşılır.
Yerleşim kayalığında 3 kaya mezarı bulunur. Üçü de arkosolium
mezardır. Kemerli nişler biçiminde açılmış ve zeminlerine mezar
yerleştirilmiştir. Tepenin kuzeydoğu ucundaki kayalık mezarlık
olarak ayrılmıştır. Bu alanda aynı nekropol düzenlemesi içerisinde
bir aedikula mezar ve arkasında da khamosorionlar bulunur.
Yakınlarındaki kayalık taş ocağı olarak kullanılmıştır. Aedikula
mezar üst örtüsüne varıncaya kadar sağlam korunmuştur.
Doyran Gölet Manastırı (E. Akyürek, A.
Tiryaki):
Antalya-Saklıkent yolu üzerinde Doyran beldesi sapağı geçildikten
yaklaşık 5-6 km. sonra sağ tarafa sapan kısa bir toprak yoldan 2004
yılında tamamlanmış olan Doyran Göleti’ne ulaşılmaktadır. Yolun sağ
tarafında baraj gövdesine bakan küçük tepenin üzerinde boyu 30 m.’yi
aşan bazilikal planlı bir kilise tespit edilmiştir. Kilisenin
narteks kısmı dışında bütün duvarları ayaktadır. Doğu tarafı, apsis
ve çok iyi durumda olan pastophoria odaları nı da içine alacak
biçimde düz bir duvarla çevrilmiştir. Kilise, Erken Bizans Dönemi’ne
özgü bazilikal planlıdır. Kilisenin güneydoğu tarafında, kiliseye 2
m. kadar yakınlı kta dikdörtgen planlı ve iki katlı olduğunu
sandığımız bir başka yapı tespit edilmiştir.
II. Etap Çalışmaları: Çevre Araştırmaları
Kitanaura (N. Çevik, S. Bulut, İ. Kızgut, E. Akyürek):
Antalya-Eski Kemer yolunun 44. km.’sinden 6 km. sonra Saraycık
Köyü’ne varılır. Kalıntılar, doğu-batı yönünde uzanan akropol
üstünde ve akropolün güney ve batı etekleri ile orman yolu boyunca
uzanmaktadır. Akropol batı ve kuzeyi sarp kayalıklar üstünde
yükselir. Güney kesimi daha az eğimli kayalık ve yamaçtır. Güneybatı
girişten itibaren sur duvarları başlar ve bazı kesimlerde 5-6 m.
yüksekliğe dek korunmuş olan surların iki kademeli olduğu görülür.
Akropolün güney köşesinde, bosajlı duvarlara sahip sağlam ve yüksek
korunmuş bir kule kalıntısı vardır. Sarp kuzey kesimde sur duvarı
görülmez.
Akropole
3 giriş tespit edilmiştir. Biri güneybatı, biri doğu diğeri de
kuzeybatı taraftadır. Asıl giriş güneybatı taraftadır. Akropolün
güneybatı ucunda bir bazilika kalıntısı bulunmaktadır. Girişi batıda
olan bazilika üç neşi olup büyük bir apsise sahiptir. Merkez
yapılarının devamında tam akropolün ortasında büyük bir bazilika
daha bulunur. Narteksi, üç girişi, üç nefi, iki sütun sırası ve
apsisi belirgindir. Oldukça nitelikli ve büyük boyutlu bu yapı Roma
Dönemi’ndendir. Bazilika ile akropolün güneydoğu köşesinde bulunan
Yazıtlı Yapı arasında kalan kısım ile doğu kayalıklarının başladığı
yere kadarki alan tamamen konut doludur. Antik yolun akropole
döndüğü kesimde yolun solunda (G) hamam-gymnasium, solunda da (K)
iki büyük yapı görülür. Bunlardan biri, duvarındaki phallos
kabartmasıyla dikkat çeker. Yerleşimin en nitelikli yapısı hamamdır
(Res. 2). Neredeyse tüm bölümleri açıkça izlenebilir. Bazı bölümleri
çatı başlangıcına kadar ayaktadır. Yapı 7 bölümden oluşur.
Kuzey-güney doğrultusunda uzanır. İlk bölüm Akropole çıkan yolun
sağından başlayan dikdörtgen planlı palaestra olup doğu ve batı
kesimleri tamamen tahrip olmuştur. Sınırları ana kayadan ve genel
hamam planından tespit edilebilmektedir. Palaestranın girişi kuzey
yüzdedir. Burada in situ söve kalıntıları bulunur. Palaestranı n tam
yapısallığını anlayacak kadar veri kalmamıştır. Palaestranın güney
duvarının batısından bir giriş servis bölümüne açılır. Servis bölümü
hamama girişi sağlar ve ikinci bölüme kadar dikdörtgen olarak uzar.
Servis bölümünden, hamamın en büyük ve nitelikli bölümü frigidarium/apoditeriuma
girilir. Frigidariumdan, büyük bir apsise sahip güney mekana
geçilir. Benzeri Side Hamamı’ndan bilinen havuz bölümüdür. Bu odanın
güney düz duvarı ortasından tepidariuma geçilir. Buradan da bir
kapıyla caldariuma geçilir. Caldarium güney ve batı duvarında iki
apsisle çevrelenir. Apsislerin ortasında birer pencere açıklığı
bulunur.
Akropolün batısından uzanıp kuzeye dönen orman
yolu boyunca iki yanlı nekropol devam eder. Hamam sonrası nda yolun
kuzeyinde aedikula mezarlar ve lahitler ünlü Saraycık Heroonu’na
kadar uzanır. Heroonun doğusunda aynı sıra üzerinde 4 odaya kapı
açılmaktadır. Bu heroonun temenosu gibi gözükür. Heroonun batısından
kuzeye inen güçlü bir duvar tüm yapıyı çevreler. Lahitlerin bitim
sınırında kaya kütleleri üzerinde Trebenna örneklerinde olduğu gibi
khamosorionlar ve yuvarlak ostothekler açılmıştır. Bu ostothekler
yanında bazı stel yuvaları ve çukurluklar da gözlemlenir. Lahitlerin
hemen hepsi Pisidia karakterinde kalkanlı-mızraklı ve ortaları nda
tabula ansatalıdır.
Antalya-Altınyaka yolunun 53.8. km.’sinde sağa
dönen orman yolu Bostanyeri Köyü’ne ulaşır. Köyün kuzeybatı sında,
doğu-batı yönünde uzanan Kaplan Dağı’nın batı ucunda bazı kalıntılar
vardır. Burası, Stadiasmus Patarensis bilgilerine dayandırılarak S.
fiahin tarafından Kossara olarak lokalize edilmiştir. Buna karşın
Kaplan Dağı tepesinde yerleşime ait olabilecek bir ize rastlanılmamı
ştır. Görülebilen kalıntılar küçük bir savunma yapısına aittir.
Ovacık Tümülüsü (N. Çevik, S. Bulut, B.
Özdilek):
Altınyaka
yolundan, Kemer yol ayrımından 4.2 km. sonra Bölücek Dağı’na
dönülür. Bu yolun 3.5 km. sonrasında Yığılıtaş mevkiinde sürpriz bir
kalıntı vardır. 17 m. çapında yığma taş parçaları yuvarlak bir alan
oluşturmuştur. Bu alanın kuru-moloz duvarlarla çevrelendiği ve
Tümülüs üstü yığma tepeciğinin sınırlandığı görülür (Res. 3). Tamamı
açılmıştır. Yığmanın içinde uzunca bir dromosu olan mezar odası
görülür. Giriş doğudandır. Dromosla birlikte mezar odasının uzunluğu
9 m.’dir. Yuvarlak planlı mezar odasının çapı yaklaşık 2.5 m.’dir.
Korunan duvar yüksekliği ise 1.80 m.’dir. Bu bölgede saptanan
–bilinen– ilk tümülüs olmasıyla çok önemlidir.
Lykai / Bölücektepe:
Gedelma’dan 1.8 km. batıda bulunur. Ovacık yolundan orman yangın
kulesi yolundan gidilir. 1276 m. yüksekliğinde bir tepedir.
Stadiasmus Patarensis’e göre S. fiahin’in yaptığı lokalizasyon
sonucu Lykai’nin burada olması doğru görünmektedir. Stadiasmus’a
göre, Kossara’dan Lykai’ye giden yol buradan Kithanaura ve Pygela
yönlerinde iki güzergaha ayrılıyordu. Orman kulesinin kuzeydoğu
eteğinde 2 eksedra, 4 lahit, 1 ostothek ve tanımlanamayan başka
kalıntılar bulunmaktadır. Yangın kulesinin güneydoğu eteğinde, güçlü
erken karakterli duvarları olan yapı kalıntıları vardır. Kulenin
hemen arkasında yükselen tepenin kule tarafında bulunan yoğun
kalıntılarda kaçak kazılar yapılmıştır. Defineci artıkları
içerisinden ok ve mızrak ucu, kilit mekanizmaları, spatula gibi çok
sayıda metal buluntu, 5 adet pişmiş toprak ağırşak, 1 adet lykion
parçası, bıçak ucu yanında, bir de bulle benzeri çok küçük kurşundan
yapılmış bir obje bulunmuştur. Eliptik formlu objenin bir yüzünde
“Appollonios’a” anlamında Eski Yunanca bir sözcük diğer yüzünde ise
mızrak kabartması vardır.
Kadrama / Gedelma:
Lykai’de/Bölücektepe Orman Kulesi’nden 1.8 km. uzaklıktadır.
Kemer’in 12 km. batısındadır. Güneşli-Gedelma yerleşimi içerisinde,
yayınlardan bilinen çok iyi korunmuş bir Bizans Ortaçağı kalesi
bulunmaktadır. Kale, Jacobek tarafından İ.S. 9. yy.’a tarihlenir.
Adı, “tahıl phrygmos’u -tahıl kurutma, tahıl koruma, hububat çukuru”
anlamındadır. Burası sadece Gedelma için değil aynı zamanda bölge
için bir depo-kale niteliğindedir.
Kelbessos (N. Çevik, I. P. Pedarros, S.
Bulut) ve İnönü (İ. Kızgut, M. Kunze):
Periyodik olarak süren ve 3 yıl içinde bitirilmesi planlanmı ş
çalışma alanlarımızdır. Bu yerleşimlerde 2005 çalışma sezonunda,
haritalama ve envanterleme çalışmaları na devam edilmiştir. Gelecek
sezon (2006) haritalar tamamlanacaktır. Harita çalışmaları dışında
tüm önemli yapıların rölöveleri –plan-kesit– çıkarılmış, nekropolde
ise mezarların çoğunluğu detaylıca incelenmiştir.
Güzle-Asarlık
Tepe / Kapıkaya (N. Çevik, S. Bulut,B. Özdilek):
Kelbessos’dan Asarlık Tepe’ye Güzle-Yazır Korkuteli yol ayrımından
sağa dönülerek Güzle Köyü’ne varılır. Kelbesos-Asarlık Tepe arası
toplam 17 km.’dir. Güzle Köyü’nün kuzey yönünde yükselen Asarlık
Tepe, doğu-batı doğrultusunda uzanan kayalık bir tepedir (Res. 4).
Tepenin güney yamacında kalıntılar vardır. Yoldan ulaşılan ilk kesim
kayalık yamacın yaklaşık ortalarıdır. Bu kesimde ilk olarak
nekropolle karşılaşılır. Toplam 6 lahitten 3’ü sağlamdır. Lahitlerin
arkasında bulunan 3 ana kaya kütleciğinde s
tel yuvaları açılıdır.
Bir koruma duvarı, lahitlerin bitişiğinde başlayıp kuzeybatıya’ya
doğru yükselerek tepeye ulaşır. Aşağıdan da köşe yapıp güneydoğu’ya
yönelir. Çift cidarlı duvarın kalınlığı 0.95 m.’dir. Moloz taşlarla
ve harçla örülüdür. Tepenin orta kotlarında güneydoğu’ya doğru
kilise bulunur. Üç neşi kilisenin narteks, naos ve apsisi ve
duvarları görülebilmektedir.
Gasetin İni Çiftliği (N. Çevik, S. Bulut,
İ. Kızgut, B. Özdilek, E. Akalın):
İki katlı ve 3 ana bölümden oluşan korunmuş yapının
çevresinde de çok tahrip olmuş başka yapılar bulunmaktadır. Ana
bölümün alt katı K tarafta iki küçük odanın tonozlarıyla taşınır.
Bunlar işlik ve depolardır. Yapının güney tarafında bir kısmı
dairesel dönen duvarlara sahip bir bölüm vardır. Bu bölümün en
ilginç yanlarından biri doğu duvarı ortasında girişi karşılayan bir
niştir. Tüm bölgede bir çiftlik evini en iyi yansıtan en iyi
korunmuş kalıntıdır.
Çitdibi Çiftlik:
Typallia eteklerindeki yamaçta, yolun sağ üstündedir. Tüm etek tarım
teraslarıyla doludur. Üç bölümden oluşan bir çiftlik evi sağlam
korunmuştur. Evin 15 m. Kuzeyinde sağlam ve nitelikli iki lahit
bulunur. Çiftliğin güney uzağında, yolun hemen altında, ana kayaya
açılı bir işlik mevcuttur.
Kalebaşı (Asarlık Kalesi):
Çandır
Vadisi’nin güney yamacında, Yarbaşçandır Köyü’nün karşısındaki
yamaçta Asartepe denilen mevkide tespit edilen iyi durumdaki kale,
Bizans Dönemi’ne aittir (Res. 5). Bütün vadiye egemen olan bir
konumdaki kalenin batı ve kuzey taraşarı yüz metreyi aşan sarp
uçurumlar halinde olduğundan, duvarlar yalnızca güney ve batı
taraşarını çevrelemektedir. Güney duvarına bitişik olarak yapılmış
iki burçtan batı tarafındakinin alt kısmı sarnıç olarak yapılmıştır.
Kalenin içinde ve çevresindeki yamaçlarda bulunan çok sayıdaki sırlı
seramik parçaları Orta Bizans Dönemi’ne aittir.
Sinan Değirmeni:
Kelbessos’tan 4.8 km. batıdaki vadidedir. Adını köydeki eski
değirmenden alan Sinan Değirmeni, olağanüstü bir coğrafya ve doğa
içerisinde saklı kalarak orijinal görünümüyle günümüze
dek
ulaşabilmiştir. Çok sayıda ahşap depo vadinin bir yanında dizilidir
(Res.
6). Yanlarında moloz taştan yapılmış evler bulunur. Bölgede çok
örneği bilinen ahşap depolar ve taş-ahşap ev dokusu burada tümüyle
yerleşim bazında korunmuştur. Sinan Değirmeni yerleşimi tüm orijinal
dokusuyla sit ilan edilmeye uygun bir açık-hava müzesi gibidir.
Derin kanyonun batıda sonlandığı uç nokta olarak genel arazi
yapısından dolayı Kelbessos ve Trebenna territoriumlarının kesiştiği
nokta olarak gördüğümüz ve bu nedenle arazi incelemesine gittiğimiz
Sinan Değirmeni’nde karşılaştığımız yaşlı köylülerden İbrahim
Dönmez, bize oldukça ilginç bilgiler vermiştir. Zira, günümüzde “bu
derenin kuzey yanı (poyrazı) Doyranlılara, güney yanı da
Geyikbayırlılara aitmiş”. Tıpkı Antik Dönem için de düşündüğümüz
Kelbessos ve Trebenna sınırı gibi. Yakın zamana kadar tüm çevre
yerleşimlerdeki halk burada Cuma günleri toplanarak, yörenin o
zamanki tek camisinde ibadetlerini yaptıktan sonra ihtiyaçlarını da
buradan karşılarlarmış. Kısacası, Sinan Değirmeni dinsel bir merkez
olmasının yanı sıra ticari ve sosyal bir buluşma yeriymiş. Bu özel
yerleşimin korunması ve tanıtılması amacıyla, tümüyle bir açık hava
müzesine dönüştürülmesi ve değirmenin de, etnografik eserlerin
sergilendiği yerel bir müze binası olarak düzenlenmesi konusu Kültür
ve Turizm Bakanlığı’na bildirilmiştir.